Nut

Gök tanrıçası Nut; güneşi, gece yutuyordu ve sabah, onu yeniden doğuruyordu. 

Büyük gök tanrıçası Nut, Heliopolis Enneadının (ilk dokuz tanrı) parçasıydı. Nut; hava tanrısı, Shu’nun kızı ve yer tanrısı Geb’in kız kardeşi ve karısıydı. Büyük gök tanrıçası olarak, Nut, bedeni, dünyanın üzerinden karşı tarafına geçerek, doğu ve batı ufuklarına, elleriyle ve ayaklarıyla dokunan, bir kadın olarak temsil ediliyordu.

Nut’un tabloları, onu, ayak bileklerine dokunurken göstermesine rağmen, kendisinin, dört ana yöne – kuzeye, güneye, doğuya ve batıya- dokunduğu ve böylece, tüm gökyüzünü koruduğu anlatılmak istenmiş görünmektedir.

Nut’un, pek çok önemli ilişkilendirilmesi mevcuttu. En eski metinlerde, tanrıların üzerinde bir güce sahip biçimde gösterilmiştir. Bazı örneklerde, göğün inek tanrıçası olarak tasvir edilmektedir, ancak kendisi, en çok, bir kadın olarak gösterilmektedir.

Gök Tanrıçası Olarak Nut

Heliopolis Enneadı mitinde, Nut, erkek kardeşi Geb ile evlenmiştir. Çocukları olan İsis, Osiris, Nefitis ve Set, enneadın parçası olmuş ve daha sonra, İsis ve Osiris mitindeki ana karakterler haline gelmişlerdir. Mitin bir uyarlamasında, Nut, erkek kardeşi Geb ile yattığında öfkelenen ve yılın herhangi bir ayında, çocuk doğurmasını engelleyen bir büyü yapmış olan, güneş tanrısı Re’nin karısıydı. Ay ile yaptığı bahsi kazanmış ve yılın sonunda, fazladan 5 gün yaratmak üzere, onun ışığından birazını almış olan, Thoth’un yardımıyla, Nut; herhangi bir aya ait olmadıkları için, 5 Epigomenal ( Güneş takviminde, bir yılın 365 gününün, aylara ait olmayan beş artık günü ) günde çocuklarını doğurabiliyordu. Nut, çoğunlukla, Geb’in üzerinde, kemer oluşturan ancak hava tanrısı Shu tarafından, ondan ayrılmış olan bedeniyle tasvir edilmektedir.

Nut ve Re

Gök tanrısı olarak, Nut, Re ve güneşe tapınma inancı ile yakından ilişkilendirilmiştir ve unvanlarından biri, “Heliopolis’in Hanımefendisi” olmuştur. Güneş battığında, her gün, onu yutan ve ufukta belirdiğinde, her sabah, onu doğuran tanrıçaydı; o, “Tanrıları Doğuran Büyük Kimse” idi.

VI. Ramses’in Krallar Vadisi’ndeki mezarı, göğü temsil eden tavanın üzerinde kemer oluşturan, Nut’un ince uzun bedenini göstermektedir. Güneş tanrısı, büyük güneş sandalı ile, gündüz, tanrıçanın vücudu boyunca seyreder ve vücudu içerisinde, gece yolculuk etmek için, güneş battığında, ağzına girerek kaybolur ve sabah yeniden doğar.

Nut ve Yeniden Diriliş

Nut, Eski Krallık piramit metinlerinden, ilk Hristiyanlık dönemine kadar, Mısırlıların cenaze töreni inançlarında önemli rol oynamıştır. Piramit metinleri, bize, tanrıçanın, kralı, ruhunun içerisinde bağrına bastığını ve kollarını, kral için açtığını söyleyen, kralın cenaze töreni ile ilgili iki olaydan bahsetmektedir. Diğer metinler, Nut’u, kralın “tabut”u, “lahit”i ve “mezar”ı olarak belirtmektedirler. Koruyucu tanrıça olarak rolü, tasvirinin, tabut kapağının iç yüzünde resminin yapılmaya başlandığı Orta Krallık döneminde (MÖ 2055-1650), firavundan onun saray mensuplarına kadar uzanmaktadır. Yeni Krallık dönemindeki (MÖ 1550-1069) Ölüler Kitabı örneklerinde, Nut, ölüler diyarından doğarak, firavun inciri ağacından meydana çıkan (dirilen) bir tanrıça olarak gözükmektedir. Nut, “Her Sonsuzluğa İlişkin, Her Üzerimizdekinin Hanımı” olarak isimlendirilmiştir ve yıldız desenli elbiseli tasviri, MS 2. Yüzyıldaki Teb’li Hristiyan, Archon Soter’in tabutunda ortaya çıkmıştır. Nut, ölünün, sadece, koruyucusu değildi; aynı zamanda, ona, nefes için hava ve yaşaması için, su ve ekmek sağlıyordu.

Kaynak: http://www.scribd.com/doc/48268429/Egyptian-Mytology-a-to-Z-P-Palmer-2010

Çeviren: Yalçın Ceylanoğlu

HER HAKKI MAHFUZDUR.