Kuzey Karolina’daki Sarılmış Mumyalar

31 Ocak 2011

Mumyalanmasından uzun bir süre sonra, bu yetişkin Mısır erkeğinin sargıları açılmıştır. Bilgisayarlı Tomografi (CT) tarama verileri, onun, öldüğünde, 45-50 yaşlarında olduğunu ve boyunun ise, 1,63 m olduğunu göstermektedir. Bedeninde, halen, mumyalanma süreci sırasında, eline ve yüzüne uygulanmış altın kalıntıları bulunmaktadır. ABD, Kuzey Karolina eyaleti, Charlotte şehrindeki “Discovery Palace”ında gerçekleşen “Dünyanın Mumyaları” sergisinde yer almaktadır.



Bugünün “Cadılar Bayramı” olması, mumyaların ilginizi çekmesini gerektiren tek sebep değildir: 2 hafta içerisinde, ülke içerisinde gezen “Mummies of the World” (Dünyanın Mumyaları) sergisi, Charlotte’un “Discovery Palace”ında (Keşif Sarayı) teşhir edilecek. Kısa bir süre önce, Philadelphia ‘nın Franklin Enstitüsü’nde sonra ermiş olan gösteri, 11 Kasım 2011-12 Nisan 2012 tarihleri arasında yapılacak. 
Ayrıntılar için: www.discoveryplace.org/museum/exhibit/27/Mummies-of-the-World.

Burada, mumyalar hakkında bilmeniz gereken, şu 7 gerçek yer almaktadır:


1. Sandığınızdan daha fazla mumya vardır.

Teknik yönden, bu, düşünebilecekleriniz kadar sınırlı bir konu değildir. “Oriental Institute of the University of Chicago”da, araştırma asistanı ve özel sergiler koordinatörü olan Emily Teeter, “En iyi açıklaması, korunmuş bir bedendir.”, diye belirtmekte ve “Mumyalar, yapay ya da doğal olarak korunmuş olabilir. İyi bir doğal mumya örneği, 5.300 yıl önce yaşamış ve bedeni, 1991’de, Alpler’de bulunmuş olan tarih öncesi insanı “Buz Adam”dır.”, diye eklemektedir.

Philadephia’daki Penn Müzesi’nde, müdür ve Pennsylvania Üniversitesi’nde, Mısır Bilimi profesörü olan David Silverman’a göre, “Mısır mumyalarından binlerce bulunmaktadır”.

Eski Mısırlıların hayvan mumyaları da bulunmaktadır. Silverman, “Bunları, bir bireyi anmak için, kutsal yerlere bırakabilirdiniz”, diye açıklamaktadır. “Hayvanlar, eski tanrılarla ilişkilendirilmiştir. Bu nedenle, Hermepolis’e gittiğinizde, örneğin, Thoth tanrısının kutsal hayvanı olan, habeş maymununun mumyasını satın alıp mabetin altına gömdürebileceğiniz yerler vardı.”, diye eklemektedir.

2. Mumyalar, dünyanın her yerinde bulunur.

Penn Müzesi’ndeki Fiziksel İnsan Bilimi (Antropoloji) Bölümü’nün müdür yardımcısı olan, Janet Monge, “Mumyalar, Antarktika haricindeki her kıtada bulunmaktadır”, diye söylemektedir. Bunların, çoğunlukla, arkeolojik kazılarda da bulunan bir kalem olduğunu belirtmektedir.

“Şimdi, Güney Amerika mumyaları hakkında, çok yayın vardır: Çoğunlukla, doğal olarak saklanmışlardır – özellikle Peru’da, çok fazla kimyasal işlemden geçmiyorlardı.”, diye ekliyor.

Teeter: “Çin’de, imparatorlar ve imparatoriçeler, Mısır’da kullanılmakta olan tuzun aksine, civa kullanılarak muhafaza ediliyordu. Suriye’de ve Yemen’de de mumyalara rastalanmaktadır. Eskimo mumyaları da bulunmaktadır. Güneydoğu Asya’da da mumyalar görülmektedir.”      

3. Mumyalar, halen yaratılmaktadır

Teeter, V. I. Lenin’in (Moskova’nın Kızıl Meydan’ındadır) ve Eva Peron’un (tahnitli cesedi, öldüğü tarihten on yıllarca sonra, Arjantin’de gömülmüştür) mumyalanmış bedenlerinin, günümüzün tanınmış mumyaları olduğunu söylemektedir.

“Ayrıca, sizi mumyalayacak şirketler de vardır.”, diye eklemektedir.

Ve bazen, mumyalar, doğal olarak oluşurlar.

Monge, “Bunlara, adli incelemeyle ulaşırız”, diye belirtiyor ve “onları, bu bağlamda ele alırım – kemiğine kadar ayrışmaktan ziyade, bazen iyi korunmuş; gerçekten, korunmuş dokulara sahip, tavan arasında ya da gömme dolapta bulunan cesetlerdir”, diye eklemektedir.     

4. Mumyalanmanın, iyi bir şey olduğuna inanılıyordu

Silverman, eski Mısırlıların, kişiliğinizin, bedeninizden, isminizden ve diğer unsurlardan yapılmış olduğuna inandığını söylemekte ve “Bu nedenle, öbür dünyaya gitmek istersem, mumyalanmam, ayinlerle gömülmem, uygun bir mezara sahip olmam ve defin törenleriyle ilgili sunulara dikkat eden bir inanca sahip olmam gerekirdi. Öbür dünyaya ulaşmanın uygun yolunun tüm gereği, buydu.

Monge, ayrıca, mumyalamanın, biyolojik açıdan, çağdaş tahnitten farklı olduğunu söylüyor: “Mısırlılar, normalde, çürüme sürecinin artışına neden olacak organ kitlelerini çıkarıyorlardı; çağdaş tahnitte, (söz konusu) organlar, aynı yerde durmaktadırlar.”

Yine de, farklılıkların, kuramsal olabileceğini sözlerine ekliyor: “Abraham Lincoln mumyalanmıştı fakat mezardan çıkarıldıktan sonra, bedeni, Marfan sendromu geçirip geçirmediğinin öğrenilmesi için çözümlendiğinde (analiz edildiğinde), mükemmel biçimde korunmuş haldeydi. Kendisi, kesinlikle bir mumyaydı – ve de, iyi incelenmiş bir mumyaydı”.   
    
5. Mumya çalışmaları, tarih kadar bilimi de ilgilendiren bir sorundur.

Teeter, “Mumyaların incelenmesi çok değer taşımaktadır”, diye belirtmektedir.

Ayrıca, şunu eklemektedir: “ Kalp hastalığı çağdaş bir durum mudur; yoksa her zaman var olmuş mudur? Alman ve İsviçreli doktorlardan oluşan bir grup, bunu incelediler. Pek çok kişi, damar sertliğinin beslenmeden kaynaklanan çağdaş bir hastalık olduğuna inanmaktadır, ancak eski tarihte de ortaya çıkmaktadır. Ayrıca, bilim adamları, çiçek hastalığını ve verem gibi durumları da inceleyebilirler – hatta, diş sağlığı gibi durumları bile.”

Silvermann, müspet bilimlerdeki  atılımların, her zaman, Mısır biliminde anahtar rol oynadığını, şöyle açıklamaktadır: “1900’lerin başından itibaren, röntgen ışınlarının keşfedilmesilmesi, buna ilktir”.

“Sonraki atılım, ismi, o zamanlar, bilgisayarlı tomografi  (Bir organ veya organizma kesitinin röntgenle filmini çekme yöntemi); daha sonra ise, Manyetik Rezonans (Düzgün itmelerin etkisiyle bir salınım genliğinin artışı) Görüntüleme olarak anılan kan çalışmalarıydı. Bilimsel sınamada, müdahaleler azaldığı için, mumyaların sargısını açmanıza gerek kalmadı. Böylece, hasar yaratma olasılığı da azaldı.

Monge, faili meçhul cinayet soruşturmalarında, bazı mumya çalışmalarını göz önüne alabilirsiniz, diye belirtmekte ve bazen, mumyalanmış cesetler, polisin morga getirdiklerinden daha iyi durumdadırlar, diye eklemektedir. Sözlerini şöyle sürdürmektedir: “Mumyaların incelenmesinin bir sebebi de, ölüm nedenidir. Örneğin, “Çocuk kral Tutankamun nasıl öldürüldü?” sorusunun yanıtı, böyle anlaşılabilir.”    

Silvermann ise, bu soruya şöyle cevap veriyor: “Mumyasındaki yeni DNA ve kan incelemeleri sayesinde, Hükümdar Tutankamun’un sıtma hastalığı olduğunun öğrenilmiştir ve taramalar ve  Manyetik Rezonans Görüntüleme (MRI), muhtemelen, ölümüne katkıda bulunan bir unsur olan bir kemik kırığı oluştuğunu göstermektedir.”

6. Mumyaların bulunduğu ortama saygılı davranın

Teeter, “Onlara karşı nazik olun!” diyor ve şunları ekliyor:

“Onlar, eski Mısır’da iken korkulacak kimseler değillerdi: Onlar, arkadaşlarınız ya da aileniz idi ve bu, o insanların, sonsuza dek yaşayacaklarına inanma biçimleriydi. Asla sergilenmiş durumda değillerdi; mumyalar, yer altındaki mezar odalarına yerleştiriliyordu.”

“Bir eski Mısır tabiri vardır: ‘Ölünün adını anmak, onu yeniden yaşatmaktır’. Bu nedenle, eğer bir müzedeyseniz ve ismi sergilenen bir mumya görürseniz, bunu uygulayın ve ona, “Merhaba!” deyin.”

Silverman, “Mumyalar, ölü insanlardır ve onlara, biraz saygı duyulması gerekir”, diye belirtiyor.

Eski bir cesetten, hastalık kapabilir misiniz?

Monge, “Böyle bir şey hiç duymadım, diyor ve şunu ekliyor: “Herhangi bir ölüden mantar gibi hastalık etmenleri bulaşabilir, ancak bu, oldukça alışılmamış bir şeydir. Mumyalarımızın bulaştırabileceği hiçbir şey yoktur. Genellikle, biraz kokarlar ve insanlar, bu nedenle, onlardan çekinirler.

7. Tana yapraklarını unutun.

Korku filmlerinde, mumyalar, kendilerine, tana yaprakları verilmesiyle, yeniden, hayata döndürülürler.

Teeter, “Tana yaprakları, ilk “Mumya” filminden gelmiştir.”, diyor ve şunları ekliyor:

“Bunların mumyalar ile ilgisi yoktur.”

Silverman, “Tana yaprakları, iyi bir hikaye kurgulanmasına yardımcı olur, ancak gerçekte bulunmamaktadırlar.” diyor ve şunu ekliyor: “Ayrıca, hiç, et yiyen bok böceği de yoktur.”

Kaynak: http://www.newsobserver.com/2011/10/31/1608269/mummies-heres-the-wrap-up.html


Çeviren: Yalçın Ceylanoğlu

HER HAKKI MAHFUZDUR.