Amun

“Gizli olan kimse” anlamına gelen Amun, genellikle, tacında iki tüyü olan, bir adam veya koç olarak gösterilmiştir. Bazen, Amun, kaz olarak da gösterilir ve evren yumurtasını bırakan ve dünyayı yaratan “büyük gıdaklayıcı” olarak isimlendirilir (Kaynak: http://www.scribd.com/doc/48268429/Egyptian-Mytology-a-to-Z-P-Palmer-2010 )

Yeni Krallık döneminde (MÖ 1550-1069), Eski Mısır’ın en en yüksek tanrısı olan Amun, Mısır panteonundaki (tüm tanrılar) en eski tanrılardan biridir. Amun, aslan başlı tanrıça olan, karısı Mut ve ay tanrısı olan, oğlu Khonsu ile birlikte, Teb şehrinin ana tanrısıydı. Mısır tanrıları, çoğunlukla, üçlü gruplar ya da üçlü takımlar halindeydi. Mısır’ın uzun tarihi boyunca, Amun’a, pek çok ünvan verilmiştir: Amun Kematef (Zamanını Tamamlayan Amun); “Vakti Biten Amun”; “İki Ülkenin Tahtının Efendisi”; “Varoluş Tanrılarının En Yaşlısı”, “Doğu Gökyüzü Tanrılarının Yaşça En Büyüğü”, bunlardan bir kaçıydı. Amun’un ismi, “gizli olan kimse” ya da “gizli olan varlık” anlamındaydı ve bu da, doğasının anlaşılmaz olduğunu gösteriyordu.

İsminin muhtemel kökeni, eski Libya dilindeki “aman” ya da “su” sözcüğünden gelmektedir. Bir yaratılış mitinde, 8 tanrıdan oluşan bir grup, Ogdoad’da ya da ilk sularda yaşıyordu ve bunlar, var olan ilk tanrılardı. Amun ve ilk karısı Amunet, Ogdoad’ın tanrıları olup “gizliliği” temsil ediyordu.

Heykellerde ve resimlerde, Amun; etekle beraber, güneş diskli ya da tepesinde iki uzun devekuşu tüylü; yuvarlak, düz bir taç giyinmiş; ayakta duran ya da tahta oturmuş bir adam olarak kişiselleştirilmektedir. Derisi, çoğunlukla, muhtemelen, suyun simgesi olarak, mavi renkli ya da tanrılara layık, son derece değerli bir taş olan, lacivert taşının rengindeydi.

Amun için kutsal olan hayvanlar, kaz ve büyük, kıvrımlı boynuzları olan özel bir koç cinsiydi. Koçun boynuzlarının olduğu kadar, koç da, Amun’un simgesi haline gelmiş olup; bazen, Amun, koç ya da koç başlı adam olarak tasvir edilmiştir.

Amun’a, muhtemelen, önce, bol ürün getiren ve hayvanlarda döl vermeyi sağlayan, ziraat tanrısı olarak tapılıyordu. Zaman içerisinde, küçük yerel bir tanrıdan, Mısır tanrılarının en yücesi konumuna evrimleşti. Amun‘a, piramit metinlerinde de değinilmiştir ve burada, “gölgesiyle, diğer tanrıları koruduğu” ifade edilmiştir. Amun için yapılmış, bilinen en eski tapınak, Teb’de, 11. Hanedan döneminde (MÖ 2125-2055) inşa edilmiştir.

Eski Mısır’da, din ve siyaset, el ele yürütülüyordu ve güneydeki Teb prensleri, kuzeyle yapılan savaşı kazanınca, ülkeyi birleştirip 12. Hanedan dönemini (MÖ 1985-1795) başlattılar. Güçlü güney kralları, kendilerine, tanrının ismini vererek, ilahi yardımından ötürü, Amun’a özel biat etmişlerdir. Kral I. Amenemhet (Amun-em-het), seleflerinin yaptığı gibi, “Amun Uludur” ismini almıştır. Onların koruyucu tanrısı, “tanrıların kralı” haline gelmiştir. Amun güçlenince, Waset’in (sonradan kendisini Yunanlılar Teb olarak isimlendirmiştir), gücü ve zenginliği artmış ve “Amun’un Şehri” olarak isimlendirilmiştir. Yeni Krallık döneminde (MÖ 1550-1069), Mısır altın çağının zirvesinde iken, Waset, Mısır’ın başkenti yapıldı ve ülkenin en önemli dini merkezi haline geldi.

Amun’un en önemli dinsel kutlaması, Teb’deki “Opet Festivali” idi. Amun’un, Mut’un ve Khonsu’nun kült heykelleri, yılda bir kez, Karnak Tapınağı’ndan Luksor Tapınağı’na taşınıyordu ve tüm şehir, neşeli olayı kutluyordu.

Kraliçeler, çoğunlukla, Amun’a, çocuklarına babalık yapmış olduğu için inanıyorlardı. Kraliçe Hatşepsut, iktidara geldiğinde, Deyr el-Bahri’deki mezarlık tapınağının duvarına, annesi Kraliçe Ahmose’nin Amun ile birlikteliğinden olan, ilahi doğumunun hikayesini yazmıştır. Kraliçe, Amun tarafından, kocasının görünüşünde ziyaret edilir; tanrı ve kraliçe, el ele yatağa oturur. Amun, elinde yaşam işareti olan Ankh’ı, kraliçenin burnuna doğru tutar ve o da, zamanı geldiğinde, Hatşepsut’u doğurur. Luksor Tapınağı’nın duvarlarındaki oymalar, Amun’un, Kraliçe Mutemwiya’yi, aynı usuldeki ziyaret ediş biçimini ve birlikteliklerinden, oğlu III. Amenhotep’in doğduğunu göstermektedir. Bu mitin açık biçimde tasviri, Hatşepsut’un ve Amenhotep’in Mısır tahtına çıkma hakkını güçlendirmiş ve Hatşepsut, Karnak’ta, “babası Amun’un namına” dikilitaşını dikmesiyle övünmüştür.

Teb (günümüzdeki Luksor), Mısır evreninin merkeziydi ve Amun, buranın en güçlü tanrısıydı. Amun’un en güçlü tanrı konumuna yükseltilmesiyle, Mısır papazları, Akineton iktidara geldiğinde (MÖ 1352-1336), sonradan, tam olarak geliştirilmiş bir kavram olan, tek tanrılılık fikrine yakınlaştılar. Amun’un revaçta oluşu, Yunanlıların, onu, kendi baş tanrıları Zeus’un uyarlaması olarak gördüklerinden ötürü, Ptolemaios hanedanın döneminde (MÖ 332-32) bile devam etmiştir.

Amun’un, Kral Taharka’yı koruyan koç olarak tasvir edildiği, British Museum’daki granit heykel.

Kaynak: http://www.scribd.com/doc/48268429/Egyptian-Mytology-a-to-Z-P-Palmer-2010

Çeviren: Yalçın Ceylanoğlu.

HER HAKKI MAHFUZDUR.