Aten

Kabul edilmiş öğretilere karşı olan Akineton, Mısır’ın dinini değiştirdiğinde, Aten ya da güneş diski, tapınılan tek tanrı olmuştu. Güneşin ışınlarının ucundaki ellerde, yaşamın işareti olan “ankh”lar tutulmaktadır (Kaynak: http://www.scribd.com/doc/48268429/Egyptian-Mytology-a-to-Z-P-Palmer-2010 )

Mısır’ın dini değiştiğinde, firavun Akineton’un taptığı güneş tanrısıydı. Aten, güneş ışınları aşağıya uzanmakla birlikte, güneş diski tarafından simgelenmektedir. Aten sözcüğü, “disk” anlamına gelmekte ve resim yazı (hiyeroglif) ile yazıldığında, gök cismi olarak, güneşi ifade etmektedir. Aten’in kökeni belirsizdir, ancak Heliopolis şehrindeki erken bir güneş inancından gelmiş olabilir. Karnak Tapınağı’ndaki Kraliçe Hatşepsut’un dikili taşı, tepesindeki altın ve gümüş başlığın (eskiden bulunan, doğal bir çeşit altın ve gümüş alaşımı), Mısır’da, Aten gibi parlayacağını belirtmektedir. Hatşepsut’un babası I. Tutmosis, Nubiya seferi sırasında, oyulmuş bir yazıda, tanrı olarak, Aten’e işaret etmiştir.

Akineton’un babası III. Amenhotep, ordusunun bir bölümüne, gözdesi olan Aten’in adını vermiş ve Kraliçe Tiye’ye, özel gölünde gezmesi için, “Aten Işınları” adında bir sefa teknesi vermiştir. Ancak, Akineton, kral olunca, Aten, Mısır’da, ulu tanrı olmuştur.

Aten’e adanmış ilk tapınak olan Per-Aten, Teb’in büyük tanrısı Amun tapınağının yanına inşa edilmiştir. Amun’un papazlarının, yeni tapınak hakkında, ne düşündükleri bilinmiyordu, ancak Akineton’un hükümdarlığından sonra, tapınak yıkılmıştır. 1930’lardan 1950’lere uzanan devrede, arkeologlar, Aten tapınağından sökülerek ayrılmış 35.000 parça bulmuştur. Parçalardaki ve temeldeki süslemeler, Mısır bilimcilere, Aten Tapınağı’nın, sütunlarla kaplı açık avluları, birkaç mabeti ve Akineton’un kocaman heykellerini içerdiğini göstermiştir. Aten tapınağının Gem-Pa-Aten yani “Aten’i bulan” denen bir alanı, Kraliçe Nefertiti ve kızlarının arazisiydi.

Hükümdarlığının 5. yılı civarında, Akineton, kraliyet sarayını, Teb’den, uzak çöldeki Aten’e adanmış yeni şehre taşımıştır. Şehire, Akhet-Aten, yani “Aten’in ufku” adı verilmiştir ve içerisinde, iki önemli Aten tapınağı yer almıştır: Per-Aten (Aten’in Evi) ve Hwt-Aten (Aten’in konağı). Her iki tapınak da, avlularının çevresine yerleştirilmiş birkaç sunum masası olan ve kapalı odası olmayan, yeni açık hava tasarımına sahipti. Mısır bilimcilerinin Büyük Tapınak olarak adlandırdıkları Per-Aten, ikisinin büyük olanıydı. Bunun ilk avlusuna, güneşin ilk ışığının, her gün karşılandığı “sevinç evi” anlamına gelen, Per-Hay deniyordu. Güneş yükselince, inananlar, Gem-Aten (“Aten’i bulan”) denen ikinci avluya gidip sunumlarını yapıyorlardı. İçteki avlu ise, kraliyet ailesine ayrılmıştı – Akineton, Nefertiti ve çocukları, her gün, burada, özel sunumlar yapıp gerekli ayinleri uyguluyorlardı. Akineton, krallığını yitirdiğinde, yıkıldıkları için, günümüzde, bu tapınakların temelleri haricinde, hiçbir şey ayakta durmamaktadır.

Aten ve Akineton’un inançlarının temeli, Akhet-Aten’deki asillerin mezarlarının duvarlarında oyulmuş olan, “Aten’e ilahi”de saklıdır. Burada, Aten’in tek tanrı olduğu, kendisini, bizzat, güneşin ışınlarıyla ortaya çıkardığını, gece vaktinden korkulması gerektiği ifade edilmektedir. Aten’in ışınları, çevresine ışık saçmadığı zaman, vahşi hayvanlar ortada dolaşır ve tehlike söz konusudur. Ancak, güneşin yararlı ışınları altında, günlük yaşam yürür ve tüm işler başarıya ulaşır. Tüm yaşam, Aten sayesinde ortaya çıkar ve o, hiçbiri, dikkatinden kaçacak kadar önemsiz olmayan, bütün hayat biçimlerini korur. Dünyadaki halklar, farklı renklerde yaratılmışlardır ve kendilerine, doğanın tüm güzelliğinin ve cömertliğinin kaynağı olan, Aten tarafından, farklı diller verilmiştir. Aten, insan tarafından anlaşılamaz ve sadece, kendi oğlu Akineton tarafından, gerçek anlamda bilinebilir. İnsanlar, Aten’e, doğrudan tapınamaz. Tahminen, Aten’in oğlu Akineton’a tapmışlardır.

Akineton, çölde şehrini inşa ettiğinde, dikilen sınır dikili taşları (oyulmuş taş tabletler), Aten’in doğası hakkında bize bilgi vermektedir:

Büyük ve yaşayan Aten…yaşamı mukadder kılan, dinç olarak hayatta, Babam…bana Sonsuzluğu hatırlatan…kendisini, iki eliyle ifşa eden; hiçbir zanaatkarın tasarlamadığı; her gün, durmaksızın, güneşin doğuşunda ve batışında beliren…Kendisi, ülkeyi ışınlarıyla doldurur ve herkese, hayat verir…

“Hiçbir zanaatkarın tasarlamadığı” ifadesi, Aten’in fiziksel varlığının olmadığını ilan etmiştir; onun, hiçbir heykeli olamaz. Aten, güneşin ışınları gibi, elle tutulamaz. Bu, eskiden, kedi başlı ya da kadın vücutlu ( ya da çakal ya da aynak ya da çakal başlı erkek ) tanrı heykellerine alışık olan, Mısırlılarda rahatsızlık yaratmış olabilir.

“Aten’e ilahi”, Aten’in tek yaratıcı olduğunu ve sadece, Mısırlıları değil, dünyadaki tüm insanları yarattığını söylemektedir. Bu da, Mısırlılar açısından, zor bir kavram yaratmış olabilir. Eğer Aten, tüm insanların tanrısı olsaydı, Mısırlılar, artık, en üstün olmazdı ve eski Tanrı Düzeni ya da “dünyanın olması gereken biçim” denen maat kavramı, açıkça çarpıklaşmış olurdu. Komşularıyla savaşmak, artık, tanrılar tarafından kutsanmazdı ve Ölüler Diyarı’nın olup olmadığı belirgin olmadığı için, öbür dünyadaki hayat imkansız görünürdü. Aten, sadece, kraliyet ailesini parlattığı için, Aten’in öğretileri, hayırseverliğin ve seçkinciliğin garip bir karışımıydı.

Aşağıdaki videonun konusu “Tek Tanrıcılığın Doğuşu: Aten’e Büyük İlahi”dir:

Çeviren: Yalçın Ceylanoğlu
HER HAKKI MAHFUZDUR.